Şu gezi yazısı serisine ara vermek istedim. Devamını bekleyenler vardıysa özür dilerim. İnşallah bir ara devam edeceğim.
Geçen gün havaların da ısınmasıyla birlikte ani bir aydınlanma yaşadım. Ben devasa bir yaz tatilindeyim. Mezun olalı neredeyse bir sene olacak, iş bulmayla alakalı hiçbir teşebbüste bulunmadım. Bulurum, ederim, hele bir Türkiye’ye dönelim gibi bahanelerimle birlikte yaz tatillerindeki döngülerimden birinin içinde olduğumu fark ettim. Evet yaklaşık on bir aydır çember çizmekten başım dönmeye başladı. Daha önceden yaz tatillerim aşağı yukarı üç ay olduğu için sanırım döngülerim beni hiç bu kadar huzursuz etmemişti. Aydınlanmak birinci adım, inşallah bu konuda bir şeyler yapabilirim ve devasa yaz tatili çemberinden kurtulabilirim. Döngü, çember deyip durdum. Ne demek istiyorum? Size biraz anlatayım. Evet üşenmedim bir grafik bile hazırladım.
İdealistlikten Ölmek
Yaz tatili yaklaşırken hedefler koyardım. İşte şunu yapacağım, staj bulacağım, dil öğreneceğim, kitap okuyacağım, kurslara gideceğim. Vaktimi boşa geçirmeyeceğim. Üç ay çok uzun bir zaman ve kendimi bu süreçte geliştireceğim.
Belki bu hedefleri liste halinde yazardım, belki kurs aramaya başlardım, belki dil programları indirirdim. Kesin eminim, bu tatil diğerlerinden farklı olacak. Bu sefer öncekiler gibi yan gelip yatmayacağım. Bu sefer yararlı bir şeyler yapacağım. Öğlene kadar uyumak yok, tüm günü bilgisayarın karşısında geçirmek yok. Eminim, bu sefer olacak.
Evlenmeden ve buraya taşınmadan önce epey hedefler koydum kendime. Aynı önceki tatillerde yaptığım gibi. Dil kursuna gideceğim. Spor salonuna kaydolacağım. Yüksek lisansa başvuracağım. Staj yapacağım. Entelektüel okumalar yapacağım. Düzenli olarak yazacağım. Hollanda’daki vaktimi boşa geçirmeyeceğim. Fırsatları iyi değerlendireceğim. Sıradan bir insan olarak kalmayacağım.
Tam Gaz Başlangıç
Tatilin başlamasıyla beraber hedeflerime ulaşmak adına en yükseğinden bir motivasyon seviyesiyle tüm o şunu bunu yapacağım’lara başlardım. Bilmemkaç saat kitap okuyup süre tutmak, internetten dil kurslarına başlamak, internetten ders almak, alanımla ilgili makaleler okumak, belki erken uyanmak, egzersiz yapmak... Bu tam gaz başlangıç aşaması taş çatlasa bir hafta düzenli devam ederdi.
Burada da bir benzeri oldu. Felemenkçe öğrenmeye başladım, epey de gaza gelerek. “Düzenli” spor yapmaya başladım. Yüksek lisansa başvurabilmek için TOEFL çalıştım. Güzel bir başlangıç ha. Burada da duyurmuştum günde dört yüz kelime yazıyordum. Falan filan. Bakalım bir sonraki aşama neymiş.
Hay Allah, Bir Aksilik Çıktı
Duymuş olabilirsiniz, “Zinciri kırma” derler bir alışkanlığı kazanma söz konusu olduğunda. Yani bir davranışı alışkanlık olarak edinmek istiyorsan, onu düzenli olarak her gün yap ama illa ki yap. Böylece sağlam bir zincir oluşacak ve amaç bu zinciri kırmamak. Devam ettiği kadar ettirebilmek.
Ama günlük hayatta yapmak istediğiniz her şeyi yapamadığınız, yapmanızın pek de mümkün olmayabileceği günler olabiliyor. Örneğin Türkiye’ye gitmek, örneğin bir akşam yemeğine ani davet. Evet, olması gereken biraz esnek olup gün içinde yapılması gereken şeyleri bir şekilde güne sığıştırmak. Ama ben bunu yapamıyorum. Mesela geleceği çok belli olan bir ay var, değil mi, Ramazan mesela. Önceki yaz tatili planlarımda staj yapmak vardı, ama Ramazan’da zor olacağını düşünüp ertelemiştim başvurmayı. Bunun gibi. Ertelemek şeytanın bir işten vazgeçiremedikten sonraki hamlesiymiş ki epey akıllıca. Staj mıtaj yapmamıştım mesela sonrasında da.
Felemenkçeye ara verme sebebim TOEFL çalışmaya başlamamdı. Ama sınav geçtikten sonra da çalışmaya devam edemedim. Çünkü biraz mola vereyim, biraz dinleneyim derken tembellik yapmanın çekim etkisine giriyorum. Burada nazar boncuğuyla duyurduğum romanı bayağıdır yazmıyorum, ona da misafir molası vermiştim, öylece kaldı. Şu an ne gelen ne giden var, tüm gün bilgisayar benim önümde ama dosyayı açıp da tek kelime yazasım gelmiyor.
En iyisi başta da dediğim gibi zinciri kırmamak. Ne olursa olsun hedeflenen o şeyi yapmak. Roman için mesela hedefimi günde yüz kelimeye düşürmüş olsam ki kendimin patronuyum neden olmasın, belki Türkiye’deyken filan da yazabilirdim. Ama aksilikler karşısında programımı yeniden yapmak yerine sığmayan etkinliği iptal etmeye eğilimliyim.
Tekrar Bir Şeyler Yapmalıyım
Burası vicdan azabı kısmı. Evet hedeflerim için yapmam gerekenleri ajandamdan dışarı attım ve buna neden olan meşguliyetlerim de bitti. Ama hâlâ bir şey yaptığım yok. Tüm günüm tam anlamıyla bomboş geçiyor. Şöyle geçiyor içimden, daha gencim, zekiyim, vaktim var, gücüm var, kaynaklarım var. Neden, neden, neden tüm günü dizi izleyerek geçiriyorum? Neden bir şey yapmıyorum? Neden?
Ama içimdeki bu ses çok sessiz olmak zorunda çünkü nefsim duyarsa kendince iyi cevaplarla karşıma dikiliyor. Ne vaktinden bahsediyorsun? Bak çamaşırları makineye attın, o sayılmaz mı? E neredeyse her gün yemek yapıyorsun, bu da bir hobi sayılır. Biraz kafanı dinlemeye ihtiyacın var. Hem Felemenkçe öğrenip ne yapacaksın, romanın da berbat gidiyor. Bu dünyada yeteri kadar roman var, sen üstüne ne ekleyebilirsin? Anca kağıt israfı.
Eğer beni darlayan bu sesleri susturabilip de harekete geçmeye karar verebilirsem çemberi tamamlıyor ve İDEALİSTLİKTEN ÖLMEK aşamasına tekrar geçiyorum. Yeniden planlar, programlar...
İşte benim hikayem.
Bu Ramazan’ı iyi geçirmeye karar verdim. İki gündür de fena gitmiyorum (maşallah). Daha romana devam etmeye başlayamadım, şimdilik manevi hedeflerim var. Bu Ramazan’ın sonunda ruhen daha olgun ve dingin bir insan olmak istiyorum. Şu an besbelli ki TAM GAZ BAŞLANGIÇ aşamasındayım. İnşallah bu dönem en az bir ay sürer de yine bir şeyleri yarıda bırakmam.
Eğer hedeflerime ulaşabilirsem, en azından bu bir aylık zaman dilimindekilere, size bunu nasıl yaptığımı anlatırım. Yaşam koçuymuşum, başarının anahtarını cebimde taşıyormuşum gibi tavsiyeler vermeyi epey seviyorum. Acaba bir kişisel gelişim kitabı mı yazsam? Şaka şaka.
Bu haftalık benden bu kadar. Haftaya görüşmek üzere sevgili okurlar. Ayrıca hayırlı ramazanlar.