Adamın bir çocuğu, çocuğun bir babası vardır. Geceleri büyük bir iş yerinde güvenlik görevlisi olarak çalışır. Belinde silahı ve sopası vardır. Çocuğun yaramazlıklarına sinirlendiğinde elini götürdüğü yerde asılı dururlar. Sabahları eve erkenden gelir ve hemen yatar. Eve geldiğinde çocuk televizyon izliyor, annesi de uyuyor olabilir. Babası kıyafetlerini çıkartıp da pijamalarını giymeden önce silahını ve sopasını yatak odasındaki şifonyere koyar. Çocuk kapının aralığından dokunması kesinlikle yasak olan eşyalara bakar. Eğer annesi uyuyor olur da babası da uykuya hızlıca dalmışsa gizlice içeriye girer ve silahı eline alır. Onu aheste aheste babasına doğrultur. Ağırbaşlı bir korku duyduğu bu aletin içinden çıkacak bir kurşunun babasına isabet ettiğini ve kulağından aşağı kanlar aktığını hayal eder. Bu hayalinden veyahut bu hayalin hoşuna gitmesinden suçluluk duyar. Silahı aldığı yere koyarak annesinin kollarına atlar. Onu uyandırmak için fısıltıyla “anne acıktım” filan der. Babasının uykusunun en hafif zamanlarıdır, uyanırsa öfkeyle azar çeker. Uyanmazsa annesiyle baş başa yapacakları kahvaltı can sıkıntısı olmadan geçer. Babasının yatağında ölü bir şekilde yattığını düşünür annesinin hazırladığı reçelli ekmekleri yerken. “Beni hâlâ seviyor musun” der annesine, babasını gerçekten öldürmediğini unutup. “Tabi ki” der annesi, çocuğun bu soruyu sık sık sormasının sebebini kendisinde arayarak. Sevgisini gösteremediğini düşünür ve oğlunun yanağına kocaman bir öpücük kondurur. “Sen benim her şeyimsin” der oğluna. “Her şeyin mi” der çocuk, kafası karışmıştır. “Her şeyim.” Çocuk bu cevabı alınca babasının öldüğüne iyice emin olur. Gururlanarak annesine bakar. “Peki işe gidecek miyim” diye sorar. Öyle ya babası her gün işe gitmektedir. Annesi oğlunun neyi kastettiğini anlamadan “büyüyüp kocaman adam olunca gideceksin tabi” der. Çocuk büyüyüp de kocaman adam olmaya daha çok vakti olduğunu düşünerek sevinir. Böylece oyuncaklarıyla oynamaya ve çizgi film izlemeye devam edebilecektir. Kahvaltısını bitirince hemen oyuncaklarına koşar. Babasını gönül rahatlığıyla unutmuştur artık. Oyuncak askerlerini savaştırır, arabalarını yarıştırır. Annesinin ara sıra yanına gelip şşşlamalarına anlam veremez. Ta ki babası elinde silahıyla kapıda belirene kadar. Annesi feryat figan eder, el kadar çocuğu nasıl tehdit ediyorsun gibi şeyler söyler ama tüm kelimeleri birbirinin içine geçmiştir, anlaşılmaz. “Uyurken bu evde ses çıkmayacak demiyor muyum ben” diye gürler baba, annesine bulaşıkları yerleştirirken de dediği gibi. Sus pus olur çocuk. Gözünü silahın namlusundan ayırmaz. Babasının hâlâ canlı olmasından dolayı duyduğu hayal kırıklığı gözlerinde yaş olarak zuhur eder. Baba yatağına dönünce annesi oğluna sımsıkı sarılır. “Baban sana asla zarar vermez korkma tamam mı” gibi kendi de inanmakta güçlük çektiği tesellilere kalkışınca çocuk omzunu silkeleyerek annesini kendinden uzaklaştırır. Televizyonun sesini kısarak akşama kadar çizgi film izler. Maalesef ki akşam yemeği birlikte yenmektedir. Yontulmamış bir iştahla yemeğe girişen babasına bakmak bile çocuğun iştahını kaçırır. Kuş kadar yiyip kalkar sofradan. Yemekten sonra bir an önce babasının hazırlanıp da evden çıkmasını bekler. İçi kıpır kıpır olur kapanan kapının sesini duyunca. Yatak odasına koşar ve babasının yerine yatar. Hemencecik de uykuya dalar. Annesinin üstünü örtüşünü ve yanına kıvrılışını bilinçli olmayan bir mutlulukla karşılar. Babası daha beş altı saat boyunca ölü olacaktır.
-----
Not: Yalnızca birinci ek kısıt uygulanmıştır veyahut uygulanmaya çalışılmıştır. alistirma.tumblr.com