Masanın altında dizlerimi çenemin altına çekmiş oturuyorum. Burası benim yerim. Güvendeyim, bulunacak olursam buradan çıkarım; yerimin bulunmasına izin vermem böylece başka zamanlar da köşeme saklanabilirim. Keyfim yerinde mi? Sanırım değil. Mutfaktan çikolata kaçırdım, annem yetişemeyeceğimi sanarak üst çekmeceye kaldırmış tüm abur cuburu. Bana işler mi, işlemedi işte. Çikolata biraz erimiş, parmaklarıma bulaştı, kesin ağzımın kenarlarına da bulaşmıştır. Yetişkinler yüzlerine bulaştırmadan nasıl bir şeyler yiyor anlayamıyorum. Yemek yerken annemi izlemiştim, aynen onun gibi yedim ama yine de ağzım kirlendi. Olsun, peçeteyle silerim. Masanın altında oturuyorum, çikolatanın pakedini yere attım. Gözümün altındaki ıslaklığı silmem gerek, elimin temiz yerlerini gözlerime sürdüm. Bir de hıçkırık tuttu ki nasıl. Bu sesle duyulurum, bulunurum. Nefesimi tutsam? Boğazım da acıyor. Gözlerimin altı tekrar ıslandı. Tüm bunları durduramıyor muyuz? Bekliyorum. Annem beni arıyor, sesi sinirli geliyor. Sesi beni buldu annem bulamadı. Masanın altından çıkıyorum. Annem kapıda, göz göze geldik. Gülüyor. Sinirli sinirli gülüyor. “Yüzünü yıka” diyor. Omuzlarımı silkiyorum çünkü yüzümü yıkamak istemiyorum. “Peçeteyle sileceğim” diyorum. İnatçı olduğumu biliyor, tartışmaya başlasak ben kazanırım. Vazgeçti üstelemekten. Odamı toplamamı buyurdu, bunun içinmiş evde yana yakıla beni aramasının nedeni. Boyumun çoğu dolaba yetişmeyeceğini söylemedim, “çikolataya yetiştin ama” diyebilir. Zaten yapacak işim de yok, oyun oynayamam; oyuncaklarımı misafir çocuklarına hediye etti hep. Arkalarından ağladığımı biliyor, ısrarla her şeyimi dağıtmış olmasına anlam veremiyorum. Zaman zaman evlatlık olduğumdan şüpheleniyorum, bir iki kere sormaya yeltendim ama çocukluk yapmaktan vazgeçmem gerektiğini söylediler.
Bugün benim doğum günüm; büyümeye bayıldığımı söyleyemem, ama doğum günlerine bayılıyorum. Mum üflüyorum, pasta yiyorum. Hediyeler alıyorum. Belki kitap, kıyafet filan değil de oyuncak almışlardır bu sefer. Elbisesi değiştirilebilen bir bebek mesela. Yanında bebek arabası… Ay ne kadar güzel olurdu! Büyüyünce ona ciciler de dikerdim.
Doğumgünü kutlamasını düşünürken odamı toplamak kolay oldu, işim hemencecik bitti. Kapı çalıyor, babam olmalı. Koşa koşa açtım kapıyı, tahmin etiğim gibi elinde pastane poşeti var. “Önce yemek yiyeceğiz.” diyor annem. Pekala, o kadar bekleyebilirim. Bir an önce pastaya geçebilmek için yemeğimi hızlıca yedim. Annem herkesin tabağını bitirdiğinden emin olduktan sonra pastayı masanın ortasına koyuyor, mumları pastaya ben yerleştirmek istiyorum. Poşetin içinden yalnızca bir tane mum çıkıyor. Hakaret eder gibi. Yalnızca bir tane! Hayal kırıklığına uğradım. Babama bakıyorum, gözlerim yaşarmış bile. “Ben bir yaşına girmedim” diyorum. Gülüyor. Sinirli sinirli gülüyor. “Yirmi dört tane mum almamı mı bekledin gerçekten?” diyor. Gözlerimin altı tekrar ıslanıyor.