Umudun bittiği yer 23. bölüm - yeni roman

Gönderen Etiketler: zaman:

 


Katil ve kız karşılıklı olarak birbirinin gözlerinin içine bakıyordu. Katil kısa kılıcını ve diğer elinde tutuyordu. Lucian ise bir elinde kılcını diğer elinde kelimelerden yapılmış kalkanını tutuyordu. Bir kaç an boyunca bakıştılar. Lucian katilin sonraki hareketlerini planlıyor, yapabileceği hamlelere göre alternatif hamleleri hesaplıyordu. Katil ise durumdan oldukça memnun görünüyordu. Lucian'ın gözlerinin içine bakıyordu ki Lucian bu bakışmanın onun dikkatini dağıtmak için olduğunu düşündü. Onu etkileyecek ve hamle kaçırmasını sağlayacaktı.

"Ne yapıyoruz şimdi biz? Böyle bakışacaksak şurada ağacın altında oturalım istersen hem birşeyler içeriz.!"

"Benim komik olduğunu düşünen hayal perest düşmanım. Aslında ağacın altında oturmak ne kadar güzel gelse de bunu yapmamız doğru olmaz sonuçta seni öldüreceğim birazdan."

"O zaman neyi bekliyoruz? Ne olacaksa olsun artık."

"Bu acelenin sebebini çok merak ediyorum doğrusu. Bir aşk oyunu oynuyoruz şu an. İlk olarak birbirimizi ölçüyoruz, hayaller kuruyoruz, nasıl öldürsem diye plan yapıyoruz. İşin en güzel anıdır bu çünkü gerçek işin içine girdiği zaman planlar gibi olmuyor hiçbir şey."

"Sen iyi değilsin bak, istersen tanıdık bir psikolog var seni ona götüreyim. Ben seninle aşk oyunu oynamak istemiyorum ama. Aşk bir oyun değildir, neden olmayan bir oyunu oynamakla zaman kaybedelim ki?"

"Oyun bozansın sen. Dudaklarımın tadına bakmak istediğini biliyorum bu şekilde davranarak dikkatimi dağıtmaya çalışıyorsun."

"Oyunu sevmedim diyelim. Boş yere konuşup duruyoruz ve şu anda kelimelerimizin değil silahlarımızın çarpışması gerekir. Ben oynamak istediğin oyunu bilmiyorum."

"Hiç mi oynamadın bu aşk oyununu. Üzüldüm bak, tek farkla bu oyunun son oyunun olacak senin."

"Tamam sen kazandın istediğin gibi olsun. Bende varım bu oyunda. Nasıl olacak şimdi? Önce mi öpeceğim seni yoksa sonra mı?"

"Sadece bana ayak uydur sen. İlk önce birbirimize yaklaşacağız ve dudaklarımız birbirine değecek gibi olacak. Bu esnada ben kollarımı senin boynuna sense belime dolayacaksın. Dudaklarımız birbirine değdiği anda geriye çekilip savaşmaya başlayacağız."

"Biraz mantıksızlık var burada mesela dudaklarımız birbirine değdiği an birbirimizi öldürmek istemezsek ne olacak? Belki severiz birbirimizi bilemedim bak, gözlerin çok güzel senin. Aslında en son göreceğim şeyin gözlerin olması çok güzel olurdu."

"Mantıksızlık yok. Her insan öldürür sevdiğini bu sende biliyorsun. Aşk oyununu öğrendiğine çok sevindim şimdi gel buraya."

Lucian ve katil silahlarını kınlarına koyduktan sonra birbirlerine doğru yaklaştılar. Yüzlerinde yalancı bir gülümseme vardı. Birisinin öleceği bir oyun oynuyorlardı ve bu oyunun adı aşktı. Lucian aşk kimseyi öldürmez diye düşünüyordu ama bunu düşünmeye zamanı olmadığını hatırlattı kendine. Kızın yanına geldiğinde kollarını onun beline doladı ve kız kendi kollarını onun boynuna. Öyle bir andaydılar ki birisi onları görseydi sevgili olduklarını düşünebilirdi. Sanki uzun yıllardır görüşmemişlerde o an görüşmüşler gibiydiler.

Lucian kızı kendine doğru çektiği sırada "Seni çok özledim." dedi. Daha önce hiç görmediği, onu tanımadığı hatta kendisini öldürmek isteyen birisini nasıl özleyebilirdi ki insan? Kız ise "Bende seni çok özledim aşkım." dedi.

"Ne aşkı ya. Ben bu oyunu oynamıyorum. Sen aşkın tek bir harfini bile bilmiyorsun. Sende herkes gibisin tek farkın onlar içimdeki bir şeyi öldürmek isterken sen beni öldürmek istiyorsun."

Katil "Bunu söylemeyecektin." dediği sırada ilk önce sağ elinde tuttuğu kılıcını geniş bir yay biçiminde savurdu. Lucian bu hamleden kaçabilmek için kılıcını kaldırıp karşı kılıcı kestiği sırada katil diğer elinde tuttuğu hançeri ileriye doğru sapladı. Hançer Lucian'ın kelimelerden yapılmış kalkanına çarptığı sırada Lucian kılıcının dipçiği içe katilin kılıç tutan koluna vurdu. Bu vuruş kılıcını düşürmeye yetmese de kelimeden oluşan kalkanını kısa bir yay biçiminde savurarak katilin yüzüne vurdu.

Bir an için sersemleyen katilin yüzünde kırmızı bir çizgi oluşmaya başlamıştı. Birkaç an sonra kırmızı damlalar toprağa düşüyordu. Bir sonraki hamlesinde Lucian katilin bir anlık duraksamasını fırsat bilerek kılıcını dik biçimde ileriye doğru savurdu ancak katil bu hamleyi zorda olsa savurmayı başardı. Yana doğru dönen kılıç katilin deri zırhını parçaladı ve katilin bileğinde ince bir kesik açtı. Yere düşen kırmızı damlaların sayısı artmaya başlamıştı.

"Bu oyun şimdi güzel olmaya başladı işte"

"Ben bu oyundan hiç keyif almıyorum katil. Bana onun nerede olduğu söyle ve hiçbirimiz ölmesin."

Katilin gözlerinde can yakıcı bir ateş gördüğüne yemin edebilirdi Lucian. Bir anda katil olduğu yerde geriye doğru bir takla attı ve bu esnada önce elindeki hançeri fırlattı daha sonra ise belinden çıkarttığı birkaç tane hançeri daha fırlattı. Lucian ne olduğunu anlamadan bir anda hançerlerin ona doğru geldiğini fark etti ve kelimelerden yapılmış kalkanını öne doğru çekerek kılıçları engellemek istedi.

Kaç tane hançerin kelimelerden yapılmış kalkanına çarptığını veya kaç hançerin bedenine saplandığını bilmiyordu Lucian. Zaten sayıların öneminin olmadığı bir yerdeydi ve Lucian yere düşmekte olan katile doğru hızlı bir adım atarak kılıcını geniş bir biçimde savurdu. Kılıç katilin deri zırhının göğüs bölgesini kestiği sırada katilin gülümsemesi biraz daha büyümüştü."

"Beni kanlar içinde görmeni istemezdim doğrusu ama bunu sen istedin."

"Ben hiçbir şey istemedim katil. "

"Çok yanılıyorsun ikimizde istiyoruz bunu biliyorsun ama sen kabul etmek istemiyorsun."

"Ben sadece buradan gitmek ve onu kurtarmak istiyorum. Seninle hiçbir alacak vereceğim yok. İkimizde kendi yolumuza gidelim mutlu mesut."

"İşte yanıldığın nokta burası. İkimiz arasında hiçbir fark yok aslında. İkimizde celladına aşık birer mahkum gibiyiz. Benim olmanı istiyorum evet, ölünceye kadar değil öldükten sonra bile benim olmanı istiyorum. Bu yüzden seni ben öldürmeliyim ki aşk sonsuza kadar devam etsin."

Katil konuşmasını bitirdiği zaman hançerini yere düşürdü ve göğsüne aldığı yara yüzünden kan kaybı hızlandı. Ardından Lucian kılıcını hafifçe öne doğru eğerek "Bak bir şans daha veriyorum sana. Canını daha fazla yakmak istemiyorum senin. Lütfen bana onun yerini söyle bende gitmene izin vereyim. Senin canını almak istemiyorum. Tüm satırların kanınla kaplanmasını da istemiyorum."

"Senin hatan burada işte başladığın işi bitireceksin eğer buna cesaretin yoksa hiç başlamayacaksın. Her katil kendi ölümünü bekler aslında ve öldürdüğü her beden mezarının üstüne atılan bir kürek topraktır. Seni öldürmek istiyorum doğru ama her cinayette ölmeyi arzular katil. Bu yüzden gel aşk oyunumuza devam edelim. Bu oyunun sonunda beni çok seveceksin bu asla unutma."

"Anlamıyorum ben seni. Benimle böyle konuşma zaten kafamın içinde nefes alacak bir yer bile kalmamış sen kalkmış bana neler diyorsun. Anlamıyorum ben seni, katil neden ölmek ister bilmiyorum umurumda bile değil sadece yolumdan çekil. Başka bir şey istemiyorum senden."

"Son sefesimi verirken beni kollarına al ve dudaklarımız birleşsin. En son hissettiğim şey kılıcının soğuğu değil dudaklarının sıcaklığı olsun."

"Bu saçma oyunu oynamıyorum ben. Senin saçmalıklarınla uğraşamam!" Lucian cümlesini bitirdiği zaman kalkanını ileriye doğru savurdu ve kalkan katilin vücudunun üst kısmına sertçe çarptı. Çarpışmanın şiddeti ile katil dengesini kaybedip geriye doğru düştü. 

Lucian ise yerde yatan katilin kılıcına bir tekme atarak uzaklaştırdı. Daha sonra katilin yüzüne doğru eğildi ve kılıcını katilin boğazına dayadı. "Konuş yoksa bu son nefesin olacak senin."

"Beni sevdiğini öyle. Herkes öldürürmüş sevdiğini ve sevki beni öldürmeye hakkın olsun."

"Seni hiçbir zaman sevmeyeceğim. Sevmek öldürmek değil sevmek yaşatmaktır ve siz manyak, sapık katillerden çok sıkıldım artık."

Lucian katilin boğazına yasladığı kılıcını hafifçe geriye doğru çekti ve katilin derisi yarılmaya başladı. Aynı anda katilin damarlarından akan kan yere doğru akarken katilin soluk borusundan dışarıya çıkan havanın sesi bir an için Lucian'ın gözlerini kapatmasına sebep oldu.

"Gümüş ben yine öldürdüm onu. Katili konuşturacaktım, onun yerini öğrenecektim sonra gidip onu kurtaracaktık. Yine bir avuç inciri berbat ettim ben. Hep böyle yapıyorum ama sende gelip durdursaydın beni. Zaten birisi onunla aramıza geçiyorsa ben kendimi durduramıyorum pek. Mantıklı düşünemiyorum tabi diyebilirsin ki sen ne zaman mantıklı düşündün. İşte verecek cevabım olmaz ben susarım sonra. O değilde katiller neden bu kadar manyak sanki beni öldürmeye değil ölmeye çalışıyorlar. İnsan katilin daha yetenekli olmasını bekliyor ama bunlar tam anlamıyla salak. Sanki duygularını arıyorlar gibi ama duygularının ne olduğunu hatırlamıyorlarmış gibi."

"Aslında biliyor musun Gümüş katil haklıydı biraz ama yanıldığı nokta şuydu ki insan sevdiğini öldürmez ama sevdiğini sandığı onu öldürür. İnsanı öldüren şey yanılgılarıdır, kırılan hayalleridir. İnsan da garip be Gümüş öldüm der dururuz ama gidip başka bir umudu kovalamaya başlarız. Bu işte bir yanlışlık var ama ben çözemedim. O değil de biz kendimizi öldürüyoruzdur belki de, tüm hata bizimdir mesela."

"Tamam, tamam öyle bakma sen. Ben sustum hadi gidelim buradan, burası kan kokmaya başladı ve ben uzaklaşmak istiyorum artık. Bu arada katil neden bu kadar kolay öldü biliyor musun? Hayır Gümüş o bana aşık olmuş olamaz?"

Yorum Gönder

Back to Top