Herkese merhaba. Bir sürelik aradan sonra tekrar karşınızdayım.
Düzenli sürdürebildiğim tek meşgalem olan blog yazma maceramdan da nihayet hevesimi aldım sanırım. Haftanın sonuna doğru pazartesinin yazısını yazmadığım için karnıma giren ağrılar bana bir şeylerin yanlış gittiğini hissettirdi. Ben bu bloğu kendim için tutuyorum, peki neden bunu sıkıcı bir görev edasıyla devam ettiriyorum? Neden canım istemese bile ille de yazacağım diye tutturuyor ve kendime eziyet ediyorum ki gibi bir aydınlanma yaşadım.
Oldum olası rutinlerden, düzenden hoşlanmıyorum. Ama herkes bir tutturmuş rutin de rutin. İlla ki bir döngüde olmamız gerekiyor, illa ki günlerimiz planlı olmalı, illa ki madde madde yaşayacağız falan filan. Bütün bu düzenli oluşun verimliliğe çok çok faydası olduğunu düşünüyorum. Hatta doğru olan da böylesidir eminim ki. Ama ben düzenli olmayı sevmiyorum. Sevemiyorum. Bir şeyi yapmaya mecbur hissetmek beni aciz hissettiriyor. Kendi koyduğum kuralları çiğneyesim geliyor.
Epey bir süre kendime çeki düzen vermeye çalıştım. Olduğumdan başkasıymışım gibi yaşamaya çabaladım. Ne bileyim, listeler hazırladım. İşte şu düzenli blog yazma işine giriştim. Haftalık yemek listeleri, aylık planlar vs vs yaptım. Hepsi bir yere kadar devam ediyor. Bir aşamadan sonra şirazem kayıyor. Kendi kurmaya çalıştığım düzene ayak uydurmaya çalışmak beni öfkelendirmeye başlıyor. En sonunda da eh yeter be deyip tüm listelerimi görmezden geliyor ve iyice boş işler kahyasına dönüyorum. Böyle böyle kendimi tanıyacağım, bu sefer işe yaramayan şeyleri sonraki denemelerimde es geçeceğim.
Bilmiyorum ama bazen kendimi değiştirmeye çalışmak bana boşuna çabalamak gibi geliyor. Esasında hep aynı kişiyim. Hep aynı tembellik, hep aynı boşvermişlik. Aslında bu yazıya böyle karamsar bir hava katma niyetim yoktu, hatta bu konuya girme niyetim bile yoktu. Bu yazının Ramazan hakkında olması gerekiyordu. :) Neyse, oraya da gelirim. Uzun süre yazmayınca herhalde çenem düştü. Biraz daha yakınayım.
Değişmeyen tek şey değişimdir deyip iyice işleri çetrefilli bir hale getireyim. Bu da doğru. Belki kendimdeki gelişmeleri göremiyorum, belki de olduğum yerde sayıyorum, kim bilebilir. Ama dönüp dolaşıp aynı noktaya geliyormuşum gibi hissediyorum. Eh yeter be deyip yine eski tas eski hamam halleri.
Neyse bakalım. Yine de pes etmiyorum ve bir değişim teşebbüsünde daha bulunuyorum. Bunun için de Ramazan’ın vesile olacağını umuyorum. (Konuyu nasıl da ustalıkla Ramazan’a getirdim görüyor musunuz?) Productive Muslim isimli bir oluşum var, en büyük ilhamı onların sitelerinden aldığımı söyleyebilirim. İngilizceniz varsa mutlaka internet sitelerine girip yazılarını okuyun. Şimdiye kadar Ramazanlara bir an önce bayram gelse de tatlı börek yesek gözüyle bakıyordum. Sebebine ister büyümek deyin ister yaşlanmak, bu sene Ramazan’ı hem maddi hem manevi olarak gelişmeme vesile olması umuduyla dört gözle bekliyorum. Tamam bir miktar korkuyorum, bir miktar endişeliyim ama fiziksel olarak beni zorlayan bir işte çalışmıyorum, bol bol vaktim var, havalar da şimdilik fena değil. Aslında pek de korkacağım bir şey yok.
Düzenli sürdürebildiğim tek meşgalem olan blog yazma maceramdan da nihayet hevesimi aldım sanırım. Haftanın sonuna doğru pazartesinin yazısını yazmadığım için karnıma giren ağrılar bana bir şeylerin yanlış gittiğini hissettirdi. Ben bu bloğu kendim için tutuyorum, peki neden bunu sıkıcı bir görev edasıyla devam ettiriyorum? Neden canım istemese bile ille de yazacağım diye tutturuyor ve kendime eziyet ediyorum ki gibi bir aydınlanma yaşadım.
Oldum olası rutinlerden, düzenden hoşlanmıyorum. Ama herkes bir tutturmuş rutin de rutin. İlla ki bir döngüde olmamız gerekiyor, illa ki günlerimiz planlı olmalı, illa ki madde madde yaşayacağız falan filan. Bütün bu düzenli oluşun verimliliğe çok çok faydası olduğunu düşünüyorum. Hatta doğru olan da böylesidir eminim ki. Ama ben düzenli olmayı sevmiyorum. Sevemiyorum. Bir şeyi yapmaya mecbur hissetmek beni aciz hissettiriyor. Kendi koyduğum kuralları çiğneyesim geliyor.
Epey bir süre kendime çeki düzen vermeye çalıştım. Olduğumdan başkasıymışım gibi yaşamaya çabaladım. Ne bileyim, listeler hazırladım. İşte şu düzenli blog yazma işine giriştim. Haftalık yemek listeleri, aylık planlar vs vs yaptım. Hepsi bir yere kadar devam ediyor. Bir aşamadan sonra şirazem kayıyor. Kendi kurmaya çalıştığım düzene ayak uydurmaya çalışmak beni öfkelendirmeye başlıyor. En sonunda da eh yeter be deyip tüm listelerimi görmezden geliyor ve iyice boş işler kahyasına dönüyorum. Böyle böyle kendimi tanıyacağım, bu sefer işe yaramayan şeyleri sonraki denemelerimde es geçeceğim.
Bilmiyorum ama bazen kendimi değiştirmeye çalışmak bana boşuna çabalamak gibi geliyor. Esasında hep aynı kişiyim. Hep aynı tembellik, hep aynı boşvermişlik. Aslında bu yazıya böyle karamsar bir hava katma niyetim yoktu, hatta bu konuya girme niyetim bile yoktu. Bu yazının Ramazan hakkında olması gerekiyordu. :) Neyse, oraya da gelirim. Uzun süre yazmayınca herhalde çenem düştü. Biraz daha yakınayım.
Değişmeyen tek şey değişimdir deyip iyice işleri çetrefilli bir hale getireyim. Bu da doğru. Belki kendimdeki gelişmeleri göremiyorum, belki de olduğum yerde sayıyorum, kim bilebilir. Ama dönüp dolaşıp aynı noktaya geliyormuşum gibi hissediyorum. Eh yeter be deyip yine eski tas eski hamam halleri.
Neyse bakalım. Yine de pes etmiyorum ve bir değişim teşebbüsünde daha bulunuyorum. Bunun için de Ramazan’ın vesile olacağını umuyorum. (Konuyu nasıl da ustalıkla Ramazan’a getirdim görüyor musunuz?) Productive Muslim isimli bir oluşum var, en büyük ilhamı onların sitelerinden aldığımı söyleyebilirim. İngilizceniz varsa mutlaka internet sitelerine girip yazılarını okuyun. Şimdiye kadar Ramazanlara bir an önce bayram gelse de tatlı börek yesek gözüyle bakıyordum. Sebebine ister büyümek deyin ister yaşlanmak, bu sene Ramazan’ı hem maddi hem manevi olarak gelişmeme vesile olması umuduyla dört gözle bekliyorum. Tamam bir miktar korkuyorum, bir miktar endişeliyim ama fiziksel olarak beni zorlayan bir işte çalışmıyorum, bol bol vaktim var, havalar da şimdilik fena değil. Aslında pek de korkacağım bir şey yok.
Bu arada az önce yazmaya bir ara verdim ve aklıma şu geldi. Evet, ben her seferinde düzenli olmaya çalışıp her seferinde çuvallıyorum. Ama bu düzenli blog yazma işini neredeyse bir sene boyunca sürdürebildim. Yani her ne kadar sonuç duvara toslamak olsa da düzenli olabildiğim süre giderek uzuyor. Ki buna gelişim diyebiliriz. Zaten gelişim dediğimiz şey birdenbire olan bir şey değil. (Pollyanna Sena geri döndü hepinizi selamlıyor.)
Ramazan meselesine dönecek olursak (bu sefer konuyu pek de ustalıkla çevirdiğim söylenemez), burada da hem kendime hem de size faydalı olabileceğini düşündüğüm bir Ramazan serisi paylaşmayı düşünüyorum. Productive Muslim yazılarından esinlenerek Ramazan’ı farklı boyutlarıyla ele almaya çalışacağım. Kendimi hiç hiç hiç yetkin görmediğim konular bunlar, amacım didaktik olmak değil, kendi öğrendiklerimi sıcağı sıcağına sizinle paylaşmak. Belki bu yolculuğumda yoldaşlar bulmak ve biraz da burada duyurduğum için kendimi devam etmeye zorlamak. Önümüzdeki günler için kafamda şöyle kabataslak bir öğrenme/yazma planı var:
Ramazan meselesine dönecek olursak (bu sefer konuyu pek de ustalıkla çevirdiğim söylenemez), burada da hem kendime hem de size faydalı olabileceğini düşündüğüm bir Ramazan serisi paylaşmayı düşünüyorum. Productive Muslim yazılarından esinlenerek Ramazan’ı farklı boyutlarıyla ele almaya çalışacağım. Kendimi hiç hiç hiç yetkin görmediğim konular bunlar, amacım didaktik olmak değil, kendi öğrendiklerimi sıcağı sıcağına sizinle paylaşmak. Belki bu yolculuğumda yoldaşlar bulmak ve biraz da burada duyurduğum için kendimi devam etmeye zorlamak. Önümüzdeki günler için kafamda şöyle kabataslak bir öğrenme/yazma planı var:
- Ramazan Hedefleri Koymak
- Ramazan’da Beslenme
- Dinlenme (Uyku)
- İş Güç, Verimlilik
- Sosyal Hayat ve Aile
- Sünnetler
- Kadir Gecesi
- Ramazan Sonrası