Maastricht Günlükleri - Özlem Öngörüsü

Gönderen Etiketler: zaman:
Bu bloğu sürdürmemin bir sebebi de ileride eskileri anmak istediğimde elimde dönüp bakabileceğim bir şeyler olması. O yüzden bana şimdiki hayatımdan bahsetmek çok lüzumlu görünmese de arada böyle günlükler yazmak benim için aslında uzun süreli bir yatırım oluyor.

Şu sıralar her sokağa çıktığımda buraları çok özleyeceğim düşünceleri bombardımanına tutuluyorum. Eşimin eylül gibi Türkiyeye temelli dönüş yapma arzusu var. Ben ne yazık ki vatanım da vatanım diyemiyorum ve kusura bakmayın ama burası gerçekten çok güzel ya. Her yere bisikletle gidebilmek, sabah evin önündeki ağaçları mesken tutmuş kuş cıvıltılarıyla uyanmak, yeşillik, şehrin orta yerindeki parklar, yanından geçerken selam veren insanlar, kültürel çeşitlilik, dünya mutfakları, kalabalık olmayan çarşı pazar, iki katlı binalar... Amacım size hollanda güzellemesi yapmak değil, her dışarı çıkışımda neden “burayı çok özleyeceğim” diyerek iç çekiyorum anlayın istiyorum. Yoksa kötü taraflarını saymaya kalksam yine bir sürü şey çıkar. Hatta bence burası ömür boyu yaşanılacak bir yer değil, tam bizim yaptığımız gibi birkaç sene ideal. Bir yandan özleyeceğimi biliyorum bir yandan da tadında kalacağını düşünüyorum.

Şu sıralar staj işlerinde bir artış var ve sanırım alışık olmadığımdan bazen kilitlenip kalıyorum. Yapmam gereken iki ayrı iş var, her gün yarımşar saat ayırsam gül gibi ilerlerim ama sürece değil de direkt sonuca odaklandığım için bir türlü başlayamadığım zamanlar oluyor. Bakalım, bunları nasıl aşacağım.

Yeni bir dünya keşfettim, para karşılığı deneklik. Meğerse ne kadar çok araştırma varmış böyle. Ve gayet bonkörler. Sizin deneye harcadığınız süre karşılığında en az asgari ücretin saatliğini veriyorlar. Geçen öyle bir deneye katılıp otuz yedi buçuk euro kazandım. Hehe. Araştırmalarda sizden istedikleri şeyler arttıkça ücreti de artıyor elbette. Bir araştırmada yüz eurodan fazlasını bile kazanabilirsiniz (ama sizden kan örnekleri, kas dokusu örnekleri alınmasına filan hazır olun; ne kadar ekmek o kadar köfte). Ek gelir arayanlara bulunmaz nimet. Benim katıldığım araştırma ilgimi çeken bir konuydu, “mindfulness” eğitimi veriliyordu. Türkçe karşılığını bilmiyorum ama şu ana odaklanmayı sağlayan bir çeşit meditasyon yöntemi. Anlayacağınız hem merak ettiğim bir konuda eğitim alıp hem de üstüne para aldım daha ne olsun.  

Ev hanımlığında da iyice uzmanlaşıyorum. Son üç haftadır her hafta misafir ağırladım. Epey bir hoşuma gidiyor, bu haftaya kimi çağıralım diye düşünür hale geldik artık. Gelenlere bir de ekmek yapıp hediye ediyorum. Ekşi mayalı ekmeklere devam. Ekmek yapmaya başladığımdan beri dışarıdan ekmek almadık. Bir ekmek ikimize bir hafta filan yetiyor. Henüz hayalimdeki kadar deneysel işlere girişmedim ama tarifte azar azar oynamalar yapıyorum. Bu vesileyle yeni yeni un kavramları öğreniyorum. Yok kavuzlu buğday, yok spelt unu, yok beyaz tam buğday, yok patent unu... Henüz nüansları çözebilmiş değilim ama zamanla öğreneceğim inşallah. Ah, fırınla yıldızımız bir barışsaydı. Aynı ayarlamaları yaptığım iki ayrı gün farklı sonuçlar alabiliyorum, haliyle en doğru ayarı bulamadım henüz. Ama en temel noktaları çözüme kavuşturdum. Üstünü yakmadan içini pişirebiliyorum artık. Çok ince ayarlarım var. :D

Sonracığıma cumartesi sabahları camide sabah namazı akabinde kahvaltı oluyor, ona katılıyoruz, buranın cemaatiyle kaynaşmaya bir vesile oluyor. İçedönük Sena sosyalleşiyor. Çok şükür, cami bize epey yakın -yürüyerek on dakika- sabahın o tertemiz havasıyla uykulu ciğerlerimize bayram ettiriyoruz.

Spora gitmeye de devam ediyorum. Epey bir güçlendim. Bunu somut olarak görebiliyorum. Süper bir his. Birkaç ay önce tek bir şınav çekemiyordum, şimdi ara vermeden on tane çekebiliyorum. Kaldırabildiğim ağırlıklar giderek artıyor. Artık hemen yorulmuyorum. Bisiklet sürme performansımda bile bir artış oldu. Üstüne salgıladığım serotoninciğim sayesinde musmutlu bir insan oluyorum.

Sanırım atladığım bir şey olmadı. Şu sıralar gündemim ve günlerim bu şekilde. Bana hollandayı şirin gösteren bir unsur da aslında hayatımdaki güzellikler. Keyfimin yerinde olması, sorumluluklarımın asgari düzeyde olması, etrafımda sevdiğim insanların olması gibi güzellikleri mekanla eşleştiriyorum. Çocukluğumun geçtiği Van’ı özlüyor olmam gibi. Halbuki Van’la ilgili en sevdiğim şeylerden biri arkadaşlarımdı. Birlikte gittiğimiz pikniklerdi. Annemin hazırladığı ekmek aralarını kara kışa aldırmadan Van Gölü’nün kenarında ailecek yemekti, ailemdi. Şimdi beni alın ve Van’ın ortasına bırakın. Özlediğim hiçbir şeyi bulamam. Halbuki Van aynı Van. Demek ki asıl özlediğim Van’ın kendisinden ziyade güzel anılar. Oradaki yaşantım. Burası da benim esasında hayatımı sevdiğim için sevdiğim bir mekan. Özlediğimde de bugünlerimi özleyeceğim.

Bu haftalık bu kadar sevgili okurlar. Günlerinizin tadını çıkartın, bugünlerimiz geri gelmeyecek farkında olun. Görüşmek üzere, hoşçakalın.
Yorum Gönder

Back to Top