Dersimi çalıştım ve geldim. Pozitif Psikoloji Serisi’nin son yazısıyla işte karşınızdayım. Bugünkü konumuz Hedonik/Duygusal/Subjektif İyi Oluş, bu üç kelime de aynı kavramı açıklıyor, namı diğer mutluluğu. Geldik mi yine şu mutluluk mevzusuna.
İyi olmak ne demek? Bize nasılsın diye sorulduğunda iyi olduğumuzu söylerken kastettiğimiz ne? Ruhsal olarak iyi olduğumuz mu, sağlığımızın iyi olduğu mu, hayat şartlarımızın iyi olduğu mu, eşimizle dostumuzla ilişkilerimizin iyi olduğu mu? Sağduyumuz der ki iyi olmak aslında bunların hepsini kapsar. Pozitif Psikoloji’nin insanın olumlu yanlarına baktığını hep söyledim, şimdi de söyleyeyim. Bu iyi oluş meselesini araştırmak da tam bu alana yakışırdı doğrusu.
Hedonik İyi Oluş ya da mutluluk ne demek? Usüldendir, bir tanım yapalım. Hayatımızda latif duyguların varlığı, olumsuz duyguların azlığı ve genel anlamda hayatımızdan memnun olmak mutluluğun unsurları.
Biraz iç karartıcı bir giriş yapayım bu meseleye. Çünkü araştırmalar da böyle iç karartıcı bir şekilde başlıyor. Kalıcı olarak daha mutlu olmak mümkün mü? İlk başlarda mümkün olmadığı düşünülüyor çünkü genetiğin mutluluk üstünde epey bir etkili olduğu bulunuyor. Bu ne anlama geliyor? İnsanların çevresel etkilerden bağımsız olarak doğuştan getirdikleri bir “mutlu olma kapasitesi” var. Ve bu kapasite yıllara da meydan okuyor görünüyor, görece kalıcı, pek değişmiyor. Bu genetik kapasitenin insanın genel mutluluğu üzerinde yüzde elli etkisi olduğu düşünülüyor. Ama maalesef hepsi bu kadarla sınırlı da değil.
Bir darbeyi de kişilik özelliklerinden yiyoruz. Kişilik özellikleri insanın hayatında kalıcı gibi görünen özellikler ve bunlardan da mutlulukla zıt ilişki içerisinde olanları var. Örneğin nörotiklik. Eğer nörotikseniz hayata bir sıfır geriden başlıyorsunuz. Ha ama dışadönüklüğün de mutlulukla pozitif bir ilişkisi var, yani eğer dışadönükseniz bu sefer mutluluk liginde bir sıfır ileridesiniz demek. Bu kadar mı peki? Genlerimizde yazan kadar mıyız? Hava değişikliği filan iyi gelmez mi yani?
İşte son darbeyi yediğimiz yer de burası. Hayatımızdaki iyi kötü olaylara uyum sağlayabilme yeteneğimiz yüzünden çok mutluluk vereceğini düşündüğümüz bir olaya da zamanla alışıyoruz, kısa süreli bir mutluluk verse de kalıcı bir mutluluk olmuyor. Mesela piyangoyu kazananlar bir süre sonra eski mutluluk seviyelerine geri dönüyor ya da felç geçirenler yine eski hallerine dönüyorlar bir zaman sonra. Buna hedonik adaptasyon deniliyor. Hedonik adaptasyon yüzünden kalıcı bir mutluluk artışının da mümkün olmadığını söylüyorlar.
Lütfen yazıyı buraya kadar okuyup “ha tamam ben biliyordum zaten hep böyle mutsuz olacağımı, benim de kaderim böyleymiş” deyip kapatmayın. Güzel haberler kısmına geçiyorum.
Her ne kadar genel manada mutluluğumuz birçok açıdan belirlenmiş ve değişmez olsa da geriye hâlâ açıklanamayan %40 kadar bir bölüm kalıyor. Bu demek oluyor ki bu yüzde kırkın tasarrufu bizim elimizde olabilir. Peki ama nasıl? Aşağıdaki maddeleri birebir şuradan aldım: (Snyder, Lopez, & Pedrotti, 2010).
1- Öncelikle kalıcı mutluluğun kaynağının illa ki bir şeyleri başarmaktan geçtiğini düşünmeyin. Ne para ne şan ne şöhret. Hiçbiri mutluluğu kalıcı olarak arttıramaz. Ha elbette yokluğu kötüdür ama sırf maddi durumunuz iyi olduğu için daha mutlu olacaksınız diye bir şey yok.
2- Zamanınızın kontrolünü elinize alın. Mutlu insanlar yaşamları üzerinde kontrollerinin olduğunu hissederler, bunu da zamanlarını düzgün kullanarak sağlarlar. Hedefler koymak ve bu hedeflere ulaşmak için yapılacak işleri günlere paylaştırmak en iyisi. Bazen bir güne lüzumundan fazla iş yığdığımız oluyor, bunun yerine işleri her güne azıcık azıcık dağıtmanın bir yılda ne kadar fark edeceğini genellikle azımsıyoruz.
3- Mutlu taklidi yapın. Bu yolla zihnimizi kandırabiliriz. Suratımıza gülümser bir ifade kondurunca daha iyi hissederiz, sert sert bakınca ise tüm dünya bize kötü kötü bakıyormuş gibi gelir. Öyleyse ne yapıyoruz, gülümsüyoruz. Ne kadar özgüvensiz hissetsek de özgüvenliymişiz gibi konuşuyoruz, iyimser davranıyoruz. Nasıl davrandığımız duygularımızı tetikleyebilir.
4- Boş vakitlerinizi yeteneklerinizi kullanacağınız şekilde geçirin, işinizi de buna göre seçin. Mutlu insanlar “akış” adı verilen bir tür ruh haline girer, bu ne demek? Kendini bir işe kaptırmak, zamanın nasıl geçtiğini anlamamak, o işi yaparken sıkıntı veya yorgunluk duymamak. Bu akış hali ancak sevilen işle uğraşırken mümkün olur. En pahalı hobiler (bir yatta uzanmak mesela) bahçe işleriyle uğraşmaya, sosyalleşmeye ya da el işlerine kıyasla daha az sıklıkla akış deneyimi sağlar.
5- “Hareket” hareketine katılın. Aerobik egzersizlerin yalnızca sağlığı ve kuvveti güçlendirmediği aynı zamanda orta seviye depresyona ve anksiyeteye de iyi geldiğine dair araştırmalar çığ gibi büyüyor. Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur.
7- Yakın ilişkilerinize öncelik verin. Sizi derinden umursayan insanlarla kurduğunuz yakın arkadaşlıklar zor zamanlarda size yardımcı olur. İç dökmek hem ruha hem bedene iyi gelir.
8- Kendinizden ötesine de odaklanın. Yardıma ihtiyacı olanlara ulaşın. Mutluluk yardımlaşmayı arttırır ama bunun tam tersi de geçerlidir, iyi şeyler yapmak da aynı zamanda iyi hissettirir.
10- Ruhsal tarafınızı eğitin. Birçok insan için inanç bir destek topluluğu sağlar, kişiye kendinden ötesine odaklanmak için bir sebep verir, hayatta bir amaç duygusunun ve umudunun olmasını sağlar. Çalışma üstüne çalışmalar göstermektedir ki dini inanca sahip olan insanlar daha mutlular ve krizlerle başa çıkmada daha iyiler.
Mutluluk nelerle alakalı değil peki? (Boniwell, 2012).
- Yaş
- Fiziksel çekicilik
- Para (temel ihtiyaçlar karşılandıktan sonra daha fazla para daha fazla mutluluk sağlamıyor)
- Cinsiyet
- Eğitim seviyesi
- Çocuk sahibi olmak
- Güneşli iklimlerde yaşamak
- Objektif sağlık (Kendi sağlığınız hakkında ne düşündüğünüz mutlulukla ilişkili ama gerçekte nasıl olduğu ilişkili değil)
İşin araştırma boyutu gördüğünüz gibi oldukça umut verici. Yukarıdaki bu maddeler denenmiş, test edilmiş ve verileri toplanıp analiz edilmiş çalışmalardan derlenmiş. Kişisel gelişim kitaplarındaki bol keseden atma durumundan daha farklı. Eğer daha mutlu olmaya niyet ettiyseniz size ne çevre ne genetik kodlar engel olabilir. En basitinden durun ve o gün nelere şükrettiğinizi bir kenara yazın. Tefekkür edin. Hem sevap hem ruha iyi geliyor. Şükretmenin üzerimize farz olması bir tesadüf olmasa gerek.
Günde on dakika da olsa hareket edin, evin etrafında bir tur yürüyün, bunu bile düzenli olarak yaptığınızda ruh halinizde iyileşmeler göreceksiniz. Bir şey olacak ve ben daha mutlu olacağım diye kös kös beklemeyin. Bu işler öyle olmuyor. Okudunuz işte her bir şeyi. Hayatınıza hedefler koyun, bunun için her gün az da olsa bir şeyler yapın. Ailenizle, arkadaşlarınızla ilişkilerinize özen gösterin. Her şeyi tekrarlamayayım değil mi zaten anladınız. :)
Bu vesileyle Pozitif Psikoloji serisinin sonuna gelmiş bulunmaktayız, bence gümbür gümbür bir kapanış oldu, siz ne dersiniz?
Daha fazla okumak isterseniz internet elinizin altında deniz derya. Telefon uygulamalarına kadar her bir şey var.
Haftaya görüşmek üzere sevgili okurlar. Hoşçakalınız, mutlu olunuz inşallah.
Serinin Önceki Yazıları
Kaynaklar
Boniwell, I. (2012). Positive Psychology In A Nutshell: The Science Of Happiness. McGraw-Hill Education (UK).
Hefferon, K., & Boniwell, I. (2011). Positive psychology: Theory, research and applications. McGraw-Hill Education (UK).
Petersen, S.E., Fineburg, A.C., Sheldon, K.M., Rettew, J.G., Beaumont, S.L., Lopez, F.G., Backhouse, S.H., O'Byrne, K.K., Wasko, L.E., Pury, C.L. and Little, T.D.,(2009). The encyclopedia of positive psychology.
Seligman, M. E. (2012). Positive psychology in practice. John Wiley & Sons.
Snyder, C. R., Lopez, S. J., & Pedrotti, J. T. (2010). Positive psychology: The scientific and practical explorations of human strengths. Sage Publications.