Bayramdan sonra eşimin akrabalarını ziyaret etmek için Hisarcık'a geldik. Buralıların deyişiyle Asarcık. Çiçeği burnunda bir gelin olarak (gerçekten de çiçeğim burnumda, eğer sivilceyi çiçeceğe benzetmekte bir beis yoksa) yoğun doz ilgi alaka sevgiyle sarmalanmış haldeyim. Bir yandan elimi ayağımı nereye koyacağımı bilemeyişlerim, bir yandan sen/siz hitaplarında bocalamalarım, bir yandan yenge/hala/amca/dayı sıfatlarından doğru olanı seçme çabalarım uzaktan biri için oldukça şirin görünebilir. İnşallah da öyle görünür çünkü ürkekliğim benim bile komiğime gidiyor.
Karadeniz'de de olsa bir köy geçmişim olması burada çok işime yarıyor açıkçası. Köy evlerine, çayıra çimene alışkın olmasaydım bu süreç çok daha zor olabilirdi. Gerçi buraya köy demek için bin şahit gerek. Bir meydanı var, bildiğimiz ilçe büyüklüğünde. Yine de evler köy evi standartında. O nasıl oluyor derseniz tam açıklayamam sanırım. Köy evi kokusu diye bir şey var.
Terlik
Yaz mevsimi benim için çıplak ayak mevsimidir. Çoraplarım çekmecenin en dibine gönderilir. Kapalı ayakkabılar kapalı dolapların arkasına. Yaşasın sandalet. Ve tabi ki ev içinde terlik giymek söz konusu bile olamaz. Yeni bir gelin olarak ilk alışmaya çalıştığım şey terlik giymek oldu. Çünkü çorapla bile olsa bir ayağın yere temas etmesi insanları dehşete düşürüyor. O yüzden eve daha girer girmez teklif edilen terlikleri geri çevirmiyorum. Ama tabi çoğunlukla farkına varmadan çıkartıp bir yere bırakıyorum. Fark ettikçe tekrar tekrar giyiyorum.
Süs Püs
Ne kadar süs kafi? Bir fikrim yok. Düğünde takılanlardan bir kısmını yanımda getirdim. Pek takı takmam normalde. Ama yeni bir gelinin düz düz dolaştığı nerede görülmüş? Bu konuda bizzat bir talep olmadıysa da doğrusu budur herhalde diyerek takıp takıştırıyorum. Şıkır şıkır biraz tuhaf geliyor ama evet yani burada da takmayacaksam nerede takacağım? Hayatımda hiç bu kadar süslü hissetmemiştim.
Çay
Yıllarca çayı kötüleyip durdum. Şekerlisini şekersizini, sütlüsünü sütsüzünü her türlüsünü denedim ama olmuyor, sevemiyorum. Akraba gezmelerinde ise illa ki başrolde bir çaydanlık oluyor. İlk bardağı genelde reddetmiyorum. Çayı olabildiğince ağır bir şekilde içiyorum. İkinciyi reddedeceğim çünkü, ne kadar geciktirsem kâr. Çayı sevmediğimi duyanlardan bazıları kendilerinin de gençliklerinde çayı sevmediklerini ama şu an bağımlı olduklarını filan anlattı. Açıkçası gözüm korkmadı değil. Otuz küsür derece sıcakta canın çay çekmesi biraz mazoşistçe.
Yemek
Doymak yasak. Çeşit çeşit yemeklerin bol bol dağıtıldığı sofralara oturuyoruz. Sağ olsunlar. İşin komiği buranın havasından mıdır nedir iştahım da açıldı, bu konuda pek zorlanmıyorum. Doymamak konusunda. Tabağıma konulanları bitiriyorum, hatta ikinciyi bile alıyorum. Tatlılarla da bir sıkıntım yok. Belki yeni gelin olarak biraz nazlanmam filan gerekiyor olabilir, yaptığım doğru mu emin değilim ama ev sahiplerinin misafirler yedikçe mutlu olduğunu görebiliyorum. Yine de bir süre sonra çok doyduğumu söylemem gerekiyor çünkü ikramda sınır tanımıyorlar.
Gezi
Ziyaretlerle çok bunalmamam için kayınvalidemler sağ olsunlar bana buraları gezdiriyor. Belki de yeni gelin olarak buraya gelmenin en güzel yanlarından biri de ara ara turist gibi hissetmek olabilir. Cumartesi günü hem Seyyid Burhaneddin Türbesi'ne hem de Derebahçe'ye gittik, İç Anadolu bölgesinden beklenmeyecek kadar yeşildi ve ortada uzunca bir dere akıyordu. Karadeniz'deki dereleri andırıyor. Dere boyunca biraz yürüdük. Epey eğlendim.
Dün de teleferikle Erciyes'e çıktık. Üşürüz sandığımız tepe bile bayağı sıcaktı. Meşhur Tekir Tatlıcısı meşhurmuş. Oradan tatlı aldık. Benimkinin adını unuttum ama şekli poğaça gibi içinde de ceviz var. Gidecek olan olursa tavsiye ederim. Çok ağır da değildi. Hemen biraz yanında da buz gibi akan çeşmeler var. Sanırım eriyen kar sularıymış akan.
Erciyes dağı çok güzel. Özellikle uzaktan epey heybetli görünüyor. Bir ara da kayak yapmaya gitmek istiyorum.
A, bayıldığım bir şey daha var. Dut! Babaannenin avlusunda iki tane dut ağacı var. Damın üstünden kolayca ulaşılabiliyor. Tam da zamanıymış, dallar salkım salkım. Kopart kopart ye.
Burada olduğumuz neredeyse her gün kahvaltıya ve akşam yemeğine bir yerlere davetliyiz. Özetle günlerim böyle el üstünde tutularak geçiyor. Bu prenseslik havasını başka nerede tadarım bilmiyorum. Acemi prenses. Hehehe.
Burada olduğumuz neredeyse her gün kahvaltıya ve akşam yemeğine bir yerlere davetliyiz. Özetle günlerim böyle el üstünde tutularak geçiyor. Bu prenseslik havasını başka nerede tadarım bilmiyorum. Acemi prenses. Hehehe.