
Duydum ki neredeyse her kitabını okuduğum Paulo Coelho'nun Elif isimli bir kitabı Türkçe'ye çevrilmiş, üstelik de ne yalan söyleyim Can Yayınları'nın beni sıkıntıya iten o beyaz silüetinden de sıyrılıp bayrağım renklerinde kırmızı-beyaz bir kapak ile huzurumuza çıkmış; 'e o halde ne duruyorum, alıp başlıyım bir kenarından' diye düşündüm hemen. ( Bu uzun cümle için Tanrı beni affetsin. Amin)
Erken başlayan bu bol koşturmacalı pazar gününün finalinde, nihayet kahvem elimde, kitabım yanımda, keyfim de yerinde bir eda ile oturdum masama. Uzun süredir basılı kitap okumaktan o kadar uzaktım ki ayıplıyordum kendimi işin aslı. Beni tanıyanlar ne doyumsuz bir okuyucu olduğumu bilirler , hiç sıkılmadan ve kıpırdamadan saatlerce bir kitabın dünyasına dalmak ve içinde kalmaktan muazzam keyif alırım/alırdım :(
Ancak bir kaç ay önce Aslı'nın tavsiyesi ile çok beğenerek okuduğum Ayfer Tunç'un kitabından ( Taş, Kağıt, Makas ) sonra elime aldığım iki Alain de Botton ve bir Irvin D. Yalom kitabı sağda solda halen sürünmekte ne yazık ki. Bir türlü hakettikleri gibi aklımı ve sevgimi verip, okumaya konsantre olamadığım için onlara yaşattığım bu sürünme halinden dolayı kınıyorum kendimi!
Okumaktan bu kadar uzaklaşmamın bir başka sebebini de Ayfer Tunç'un kitabını okurken farkettiğim göz problemime bağlıyorum aslında. Ve ısrarla ihmal edip halen bir doktor kontrolüne gitmediğim için Coelho'nun kitabının diğer emsallerinden büyük ebatlarda olması ve iri puntolarla yazılmış olması da pek hoşuma gitti :) Gözlüğü burnunun üstüne düşürüp okuyan yaşlı teyzeler kervanına katılmak üzereyim, aman ne ala :)
Neyse, okumaya başlıyorum diye duyurayım dedim. Diğerlerinin akıbetine uğramaması için tedbir bir nevi, utanıp da yarım bırakmaya kalkmıyım diye bir gözdağı yani :)
Bana müsade, gidip okumanın tadını çıkarıyım ;)
------Görsel alıntıdır--------