Çok öfkeliyim, çok!
Geçen gün bir arkadaşımla çıkmıştık, hazır hava güzel biz de müsaitken biraz deniz havası alalım diyerek indik Caddebostan sahiline, uzun ve keyifli bir yürüyüş yaptık birlikte. Beni eve bırakırken nasıl keyifliydim, anlatamam...
Arabadan indim, bina girişine doğru hoplaya zıplaya yürürken gördüğüm bir tablo ile kalakaldım olduğum yerde. Ne kadar yazarsam yazayım o saniye hissettiğim öfke, nefret, şaşkınlık, çaresizlik ve korkuyu ifade edebilmem çok zor.
Hani bir fotoğraf görürsünüz, ilk elinize alıp şöyle bir baktığınız anda herşey yerli yerindedir ancak bir terslik var hissine kapılırsınız ya bazen. Ve bakmaya başladıkça detaylar canlanır ya hani aniden... Misal, fotoğrafta yatakta yatarken gözüken kadını, uyuyor sanmışsınızdır ama aslında boğazının eksik olduğunu, yerdeki kırmızılıkların, sandığınız gibi halının deseni değilde aslında kan öbekleri olduğunu ikinci bakışınızda farkedersiniz ve bir anda karşınızdaki tablodan mideniz bulanır ya...
Öyle oldum işte.
Binanın giriş katındaki sağ daire tarafında kalan bina bahçesi son derece bakımsız ve sevimsizdir. Çünkü o daire sahibi yaşlı adam, "burası benim" diye öyle agresif bir üslupla el koymuştur ki bahçeye, kimse uğraşmayı göze alamamış ve bahçeyi ona ve kaderine terk etmiştir site ahalisi. O sevimsizliğe bakmamak için genelde yolun sol tarafına, bahçemizin bakımlı kısmına bakarak yürürüm ben de. Ancak gözüm ilişince gördüğüm tablo aklıma kazındı resmen. Bu yaşlı adam, camın içine, boş yer kalmayacak şekilde, her biri yaklaşık 1 metre uzunluğunda iki kalas yerleştirmiş. Her kalasa da aralarında 4-5 parmak boşluk kalacak şekilde yaklaşık 5'er santim uzunluğunda devasal çiviler çaktırmış...
Bu; yağışlı havalarda ıslanmaktan kurtulmak için, çaresiz camının dış pervazına sığınan kedilerden kurtulmak için üretilmiş, resmen hayvani bir çözüm yoluydu ki bir an beynim gördüğünü algılamakta zorlandı. Algıladığı anda da nefretle doluverdi. Adam bu işi düşünüp taşınıp planlamış, birine de yaptırmış yani. Hadi düşünen hayvan, ya yapanın da mı aklı yok da oturup çakmış o kadar çiviyi gayet nizami bir şekilde o tahtaların üstüne ?
Kalakaldım olduğum yerde. Biraz toparlanınca, beni görünce koşarak yanıma gelen, bacaklarıma sürünerek mırıldayan iki kediyi aldım kucağıma, kenardaki banka oturdum bir süre. Bir yandan onları sevip bir yandan da öfkeden gözlerime dolan yaşları silerken "ne yapıyım" sorusuyla çınlıyordu beynimin içi. Daha fazla dayanamadım, gittim çaldım kapısını. Sarfettiğim sözleri, yaşadığımız o iki kişilik "sana ne? ne demek sana ne? Nasıl bir insansın sen?" özetindeki sevimsiz tartışmayı uzatmayacağım ama akşamüstü bina görevlisi kapıyı çalıp "Kaldırmış tahtaları" diye haber verene kadar volta atıp durdum evin içinde.
Korkarsın, uzak tutmak için çözüm ararsın anlarım. Ama bu çözüm aramak değil ki! Düpedüz eziyet, vahşi ve kabul edilemez bir hareket. ben kuşlardan korkarım dostlar, ödüm patlar... Onlar da tam aksi bana bayılır, evimin balkonunda yuva kurmak için birbirleri ile yarışırlar. Balkonumda kuş olursa ben korkudan uçarım aşağıya diye tam 11 yıldır oturduğum bu evin balkonunu plastik bir tel ile çevreledim.
Benim özgürlüğümü kısıtlıyor evet ama onlara hiç zarar vermeyip sadece balkonumdan uzak kalmalarını sağlıyor en azından.
Bulamaz mıydı yani böyle bir çözüm diye düşünürken bugün baktım bulmuş kendine bir çözüm daha... Uzun balkon tipi saksı tabaklarını dizmiş bu sefer de camın içine, içlerine de su doldurmuş... Gene öfkelendim ama bu sefer çok da umursamadım, sokak hayvanlarımız susuz kalmayacak sayesinde diye düşünüp avuttum kendimi.
Haksız mıyım sizce sinirlenmekte?
Ben de diğer görüp susanlar gibi davransaydım, hiç utanmayacak mıydı bu binada oturan 227 kişi, her içeri giriş çıkışta göreceği bu tablodan? Seyirci kalmış olmaktan? "Bu ne" diye soran çocuklarına izahat vermekte zorlanırken?
Utanmayacaklardı herhalde... Yazık!


Tahtaların camın içinde dururkenki halleri çok daha rahatsız ediciydi, o hallerini fotoğraflamış olsaydım daha iyi anlatabilirdim belki neden bu kadar öfkelenmiş olduğumu. Kedilerimin fotoğraflarını da çektiğim gün keyifli bir paylaşıma eklerim diye düşünüyordum, buna kısmetmiş. Bu iki yakışıklı benim bina bahçesinde beslediğim sevgililerimden iki tanesi, öyle dost, öyle şekerler ki hiç kıyamam onlara ben :)